Genç vücutlara hapsolmuş ikiz vampirler ve aynı kadına aşık olmaları üzerine uzun soluklu bir hikaye izliyoruz.

"Neden insanların içindeki iyiliği çıkarmalarına izin vermiyorsun? Çünkü insanlar sadece bekledikleri şeyi arıyorlar."

Vampir hikayeleri artık aynı tonda ve tempoda, aynı şablonun kullanıldığı, yavaş çekimde ilerleyen bir tren hızına sahip. Tam olarak ne olacağını az çok kestirebileceğiniz, durma, kalkma, ilerleme ve bilet sormanın olduğu, düdük sesinin arka fonda duyulduğu, uzun ve sıkıcı demir yolu seyahatine benzer bir şekilde planlanmış. Aynı duraklara uğrayan ve aynı trene defalarca binen birisi için bu deneyimin ne kadar heyecansız olacağını biliyorsak hiç keşfetmemiş birisi için de bir o kadar heyecanlı olacağını kestirebiliyoruz. Biz yaşını geçmiş kişiler için normal standartlarda ama gençler için üst düzey bir zarafette ilerler hareketli öykü.

Hikaye ve karakterler, orta yaş krizine girmiş insanlar olarak biraz melankolik biraz 80'ler tarzına sahip. 180 yaşlarında (yaşlarını hiç göstermiyorlar) bir lanetten dolayı genç bedenlere hapsolmuş Salvatore kardeşlerin -çevrelerindeki insanlarla olan diyalogları, planlı ve mantıksız esprileri, alaycı tavırları, egolu ama son derece bilge duruşları ile bu iki genç vampirin- dünyalarına giriyoruz.

Diyaloglara bakınca söz söyleme sanatı ve açıklayıcı telaffuzları ile çok havalı ve entelektüel duran bu iki kardeş, sürekli çevrelerinde olup bitenleri ya da yeni karşılaştıkları olayları açıklama hissine düşmüş. Ne kadar özgün hikaye anlatımından uzak bir mini seri olsa da başarılı bir vampir serisidir.

Partilerde sarhoş olup zayıf gördüklerini sırf kendilerini daha havalı biri gibi göstereceği için yumruklamayı seven, aşırı tehditkar, sevgiye saygı duymayan, eğlence odaklı bir yaşama, havalı arabalara ve sınırsız paraya sahip bu gençler, alt sınıfın apaçilerini anımsatan üst sınıfın görgüsüz egzotik bukalemunlarıdır. Sınırsız paralarla sınırsız şeyler yapabileceklerine inanan, anlamı olmayan ve zengin erkek arzusuna sahip bir şablon sunan başarılı bir yapım. Maalesef hoşumuza gitmese de sanatın içinde böyle hikayelerin ve görsellerin de olması gerektiğini kabul ediyor ve saygı duyarak kabulleniyoruz.

Öykü anlatımının belli bir temel anlatı ile başlamasını ve bildiğimiz "Alacakaranlık" öyküsünün kopyala-yapıştır bir hikaye ile karşımıza getirilmesini negatif değerlendirecek olsak da 2. sezondan sonra klişelerden sıyrılan hikaye anlatımını başarılı buluyoruz. 

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları